Hamilelik sırasında kanser tanısı almak ürkütücü olabilir. Hamilelik heyecanı yerini hızla kanser korkusuna bırakır. Daha sonra, annenin odak noktası genellikle doğmamış çocuğu ne pahasına olursa olsun koruma isteğine kayar. Kanserli hamile kadınlar genellikle kansere odaklanmayı bırakarak bunun yerine doğmamış çocukları, sahip olabilecekleri diğer çocuklar, eşleri veya ailenin onlara ihtiyacı olabilecek diğer üyeleri için iyileşmeye odaklanacaktır.
Hamile kadınlar kanseri, gebe olmayan gruba kıyasla daha farklı şekilde yaşarlar. Bir yandan, bu yeni teşhisle sadece kendi hayatları için savaşmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi hayat kurtarıcı tedavilerinin içlerinde yaşam bulmaya hazırlanan yeni bir cana ait diğer hayatı nasıl etkileyeceği konusunda endişelenmek zorunda kalmanın ciddi etkisinde kalırlar. Daha pozitif olan fark, tedavi kararları verildikten ve tanının ilk şoku geçtikten sonra, tedavinin sonunda dört gözle beklenecek bir bebeğin doğumunun olduğunun farkına varılmasıdır. Bu normal bir kanser tedavisinin sonundaki diğer ödüllere benzemez.
Meme kanseri gebelikte en sık teşhis edilen kanserdir. Aslında, meme kanseri teşhisi konan kadınların yaklaşık %7 ila %10'u 40 yaşından küçüktür. 30 yaş ve altındaki kadınlarda kanser teşhisi konduğunda, kanserlerin tahminen %10 ila %20'si ya hamilelik sırasında ya da doğumdan sonraki ilk yıl içinde görülmektedir. Melanom, Hodgin ve non-Hodgin lenfoma , rahim ağzı kanseri ve pek çok sistemde görülebilen kanserlerin tamamı da gebelikte tanı alıp görülebilir. Bunlardan sadece melanom ve akciğer kanseri plasentaya metastaz yapabilirler.
Kadınlar kariyer ve diğer nedenlerle hem evliliği hem de çocuk doğurmayı ertelediğinden, bir kadının ilk hamileliğinin ortalama yaşı artık önceki nesillere göre daha ileri yaşlarda olmaktadır. Bu kayma, hamilelik sırasında çeşitli kanser türlerinin teşhis edildiği vakaların sayısının artmasının nedeni olabilir.
Hamile kadınların kanser teşhisi ve tedavisindeki deneyimin nadir olması nedeniyle, her basamaktaki sağlık kurumlarının hamilelik sırasında kanseri tedavi etmenin en güvenli yolunu gerçekten öğrenmek için yeterli sayıda vakayı ve toplaması oldukça zordur.
Bir kadın hamileyken kanseri tespit etmek daha zor olabilir. Bunun nedeni, şişkinlik, baş ağrısı veya rektal kanama gibi bazı kanser semptomlarının genel olarak hamilelik sırasında da yaygın olmasıdır. Göğüsler tipik olarak hamilelik sırasında büyür ve doku değiştirir ve bu meme değişiklikleri normal görünebilir. Bu, hamile kadınlarda kansere bağlı değişikliklerin daha geç fark edilebileceği ve dolayısıyla hamile olmayan kadınlara göre daha geç teşhis edilebileceği anlamına gelir.
Hamilelik bazen kanseri de ortaya çıkarabilir. Örneğin, standart gebelik bakımının bir parçası olarak yapılan bir PAP smear testi rahim ağzı kanserini veya hamilelik sırasında yapılan bir ultrason yumurtalık kanserini tespit edebilir.
Doktorların kanseri tanıda kullandıkları bazı testler hamilelik sırasında ve fetüs için güvenlidir. Diğerleri muhtemelen zararlı olabilir. Önerilen her test hakkında daima sağlık ekibinizle konuşun ve hamile olduğunuzu bildirin. Kanser tanısında kullanılan yaygın testler şunları içerir:
X-Işınları: Araştırmalar, tanısal röntgenlerdeki radyasyon seviyesinin fetüse zarar vermeyecek kadar düşük olduğunu göstermektedir. Mümkünse, röntgen sırasında karnı korumak için bir kalkan kullanılır.
Bilgisayarlı tomografi (CT veya CAT) taramaları. BT taramaları röntgen gibidir ancak çok daha kesindir çünkü daha fazla radyasyon kullanırlar. Kanseri bulabilir veya kanserin yayılmasını gösterebilirler. Baş ve göğsün BT taramaları hamilelik sırasında genellikle güvenlidir. Bunun nedeni, fetüsü doğrudan radyasyona maruz bırakmamalarıdır. Mümkünse, tüm BT taramaları sırasında hamile bir kadının karnını kapatmak için bir kalkan kullanılmalıdır. Karın veya pelvisin BT taramaları ancak başka bir seçenek yoksa yapılmalıdır. Bu taramanın gerekliliği ve riskler hakkında doktorlarınız ile konuşun.
Diğer testler: Manyetik rezonans görüntüleme (MRI), ultrason ve biyopsi hamilelik sırasında genellikle güvenlidir.
Serum tümör belirteçleri: Kanser hastalarının tanı, takip ve yönetiminde yararlı olabilse de, serum düzeylerindeki önemli fizyolojik farklılıklar nedeniyle gebelik sırasında duyarlılık ve özgüllükten yoksundurlar. Sık kullanılan tümör belirteçleri CA 15-3, SCC, CA 125 ve AFP seviyeleri gebelikte yükselir ve bu nedenle güvenilir değildir. Öte yandan, CEA, CA 19-9, LDH, AMH ve HE-4 seviyeleri hamilelikte yaygın olarak yükselmez ve teorik olarak ek yardımcı olabilir. Bazı istisnalar, normal bir gebeliğin son trimesterinde seviyeleri artan inibin B ve gebelikle ilgili hipertansif anormalliklerin bir belirteci olan LDH'dır.
Hamilelik sırasında kanser tedavisinin planlanması, birlikte çalışan farklı tıp ve sağlık hizmeti sağlayıcılarından oluşan çok disiplinli bir ekibi gerektirir. Buna onkolog, radyasyon onkoloğu, kadın doğum uzmanı, yüksek riskli kadın doğum uzmanları ve ilgili branş doktorları da dahildir. Bu ekip sizin için en iyi tedavi seçeneklerini ve olası riskleri inceleyecek ve karşılaştıracaktır. Bu, bir dizi faktöre bakmayı içerecektir. Hamileliğinizin evresi ve kanserin türü, boyutu ve evresi önemlidir. Siz kanser tedavisine karar verirken doktorlarınız da tercihleriniz hakkında sizinle konuşacaktır. Tedavi boyunca, bebeğin sağlıklı olduğundan emin olmak için sizi yakından izleyeceklerdir.
Bazen doktorlar hamilelik sırasında belirli tedavileri geciktirmeyi veya bunlardan kaçınmayı önerebilir. Örneğin: Hamileliğin ilk 3 ayında bazı kanser tedavilerinin fetüse zarar verme olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle, doktorlarınız tedaviyi ikinci veya üçüncü üç aylık döneme kadar ertelemenizi önerebilir.
Bazı tedaviler hamilelik sırasında herhangi bir dönemde fetüse zarar verebilir. Doktorlar, bebek doğana kadar bu tedavileri kullanmaktan kaçınmaya çalışırlar. Örneğin radyasyon tedavisi, kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili x-ışınları kullanan güçlü bir tedavidir. Radyasyon dozuna ve vücudun hangi bölgesinin tedaviye ihtiyacı olduğuna bağlı olarak, hamilelik boyunca fetüs için riskler olabilir.
Doktorlar hamileliğin ilerleyen dönemlerinde kanser bulduklarında tedaviye bebek doğduktan sonra başlamayı önerebilirler.
Doktorlar, erken evre rahim ağzı kanseri gibi belirli kanser türlerinin tedavisi için bebek doğana kadar beklemeyi önerebilir.
Bazı kanser tedavileri hamilelik sırasında diğerlerinden daha güvenlidir:
Cerrahi: Ameliyat sırasında doktorlar tümörü ve etrafındaki sağlıklı dokuların bir kısmını çıkarır. Bu operasyonlar sırasında fetus için genellikle çok az risk vardır. Genel olarak, hamileliğin tüm aşamalarında en güvenli kanser tedavisidir cerrahi yöntem. Tümörün yaygınlığını tespit etmek amacıyla radyoaktif nükleotidlerle yapılacak koltuk altı sentinel lenf nodu örneklemeleri de genellikle zararsızdır.
Kanser ilaçları (Kemoterapi): Tedavi planınız, kemoterapi gibi kanser hücrelerini yok etmek için ilaç kullanımını içerebilir. Kemoterapi hamilelikte sadece belirli zamanlarda kullanılabilir: Gebeliğin ilk 3 ayında kemoterapi doğumsal anomali veya gebelik kaybı riski taşır. Bu dönem, fetüsün organlarının hala büyüdüğü zamandır.
İkinci ve üçüncü trimesterde doktorlar, fetüs için düşük riskli çeşitli kemoterapi türleri verebilir. Plasenta bebeği koruyan bir bariyer görevi gördüğü için bazı ilaçlar bu engeli hiç geçemez bazıları ise sadece küçük miktarlarda geçer. Araştırmalar, hamilelik sırasında kemoterapiye maruz kalan çocukların, kemoterapi almayan çocuklara göre daha fazla sağlık sorunu göstermediğini sergilemektedir. Bu değerlendirilen döneme doğumdan hemen sonraki ve çocuğun büyüme ve gelişmesi süreci de dahildir.
Gebeliğin ilerleyen aşamalarında kemoterapi, anne ve bebekte düşük kan sayımı gibi yan etkilere neden olabilir. Bu, enfeksiyon riskini artırabilir ve doğum sırasında veya doğumdan hemen sonra bebeğe dolaylı olarak zarar verebilir.
Doktorlarınız, bebeği kanser tedavinizden korumak için erken doğumu başlatmayı düşünebilir. Bu hem sizin sağlığınız hem de bebeğinizin sağlığı düşünülerek çok dikkatli bir şekilde sizinle birlikte verilecek bir karardır.
Bebek doğduktan sonra kemoterapi alıyorsanız bebeği emzirmemelisiniz. Kemoterapi, anne sütü yoluyla bebeğe geçebilir.
Radyoterapi: Radyoterapide tipik tedavi dozu genellikle 40- 70 Gys aralığında olup, tanı yöntemleri için kullanılan dozlardan 104-105 kat daha fazladır.
Yoğun ışın tedavisinin gelişen bebek üzerindeki negatif etkilerinden dolayı gebelikte radyoterapi öncelikli tedavi modaliteleri açısından kullanılmamaktadır. Ancak karından uzak bölgedeki (>30 cm) bazı kanserlerde (baş, boyun, meme, uzuvlar) tüm sağlık ekibinin onayı ve fetusu koruyucu önlemler alındıktan sonra doz hesaplamaları sonrasında nadiren de olsa RTX verilebilmektedir. Öte yandan tıbbi gereklilik gösteren durumlarda örneğin omuriliğin tutulmuş olduğu ve baskı altında durumlarda ve superior vena cava sendromu adlandırılan göğüsteki damarların baskı altında olduğu durumlarda anne durumunu iyileştirmek amacıyla yine tıbbi konsensüs sonrası verilebilir.
Endokrin tedaviler (hormon östrojen, progesteron antagonistleri, tamoxifen vb.) gebelik sırasında kullanılmamaktadır.
Moleküler olarak hedefe yönelik tedavi: (Imatinib Rituximab Trastuzumab Lapatinib Bevacizumab Ipilimumab PD-1/PD-L1 inhibitorleri vb )
Malign hücrelerin büyümesi ve yayılmasında rol oynayan spesifik molekülleri hedef alan ilaçlar, modern onkoloji pratiğinde giderek daha fazla kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçların çoğu yeni olarak kabul edilir ve hamilelik sırasında maruz kalındığında etkilerine dair birikmiş veri olmadığından kullanılmaları önerilmez.
Hamileliğin kendisi kanser tedavisinin ne kadar etkin olduğunu etkilemiyor gibi görünmektedir. Ancak daha sonraki bir aşamada kanseri yakalamak veya tedaviye hemen başlamamak, kanser tedavisinin sonuçlarını etkileyebilir. Farklı faktörlerin kanser riskinizi nasıl etkileyebileceği ve tedaviden sonraki iyileşme dönemi hakkında doktorlarınız ile görüşün.
Kanserli hamile kadınların kendilerine değil, doğmamış çocuğa odaklanması normal olsa da, sağlıklı bir çocuk sahibi olmanın en iyi yolunun hamileliğiniz sırasında kendinize iyi bakmak olduğunu bilin. Doktorunuz tarafından tavsiye edilirse, hamilelik sırasında kanser tedavisini düşünün. Ayrıca kendinize zaman ayırın, başkalarından yardım alın, dinlenin ve tedaviler arasında ve sırasında mümkün olduğunca sağlıklı bağışıklık sisteminizi destekleyecek şekilde beslenin. Yalnız olmadığınızı bilin; Her yıl yaklaşık 1000 hamile kadından 1'ine kanser teşhisi konuyor.
Hamileyken kanser tedavisi görüyorsanız, kanser tedavisinin sizi ve çocuğunuzu nasıl etkileyebileceği konusunda sağlık ekibinizle açık bir diyalog kurduğunuzdan emin olun. Yeni kanser teşhisi konanların sorması gereken en önemli soru “Hamile olmasaydım nasıl tedavi edilirdim?” Sorulacak bir sonraki soru, “Bu tedavi daha önce verildi mi ve çocuklar için riskleri ve sonuçları nelerdi?” olmalıdır.
Genellikle kanser tedavisi sonrası gebelik hem anne hem de bebek için güvenlidir. Hamilelik, kanserin geri gelme riskini artırmıyor gibi görünmektedir. Yine de bazı kadınlara bebek sahibi olmaya çalışmadan önce birkaç yıl beklemeleri söylenebilir. Bu sürenin neye bağlı olduğu birkaç faktöre bağlıdır:
Bazı merkezler kadınların kemoterapiyi bitirdikten sonraki ilk 6 ay içinde hamile kalmamalarını önermektedir. Hasar gören yumurtaların ilk 6 ay içinde vücudu terk edeceğini belirtmektedirler. Diğerleri ise, bebek sahibi olmaya çalışmadan önce 2 ila 5 yıl beklemeyi önermektedir. Bunun nedeni, kanserin daha önceki yıllarda geri gelme olasılığının daha yüksek olabilmesi ve hamilelik sırasında kanser tedavisinin daha karmaşık olmasıdır.
Tedaviler gelecekteki bir hamileliği birçok yönden etkileyebilir:
Radyasyon tedavisi: Radyasyon tedavisi, destek hücrelerini ve rahmin kan akışını etkileyebilir. Ayrıca düşük, erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve diğer problemlerin olasılığını artırabilir.
Rahim ağzı ameliyatı: Rahim ağzının tamamının veya bir kısmının çıkarılması, düşük veya erken doğum (rahim ağzı yetmezliği) olasılığını artırabilir. Bunun nedeni, rahim ağzının (serviks) gelişmekte olan bir hamileliği destekleyememesidir. Bu gibi durumlarda hastaları muhakkak önceden görüp değerlendirip gebe kalmadan önce rahim ağzına dikiş (daha etkin olması açısından abdominal serklaj) ameliyatı yapılarak olası riskler en aza indirilebilir. Bu yöntemle eve sağlıklı çocuk götürme oranları %90 üzerine geçmektedir.
Kemoterapi: Antrasiklin kemoterapisi, doksorubisin (jenerik bir ilaç olarak mevcuttur), daunorubisin (Cerubidin), epirubisin (Ellence) ve idarubisin (İdamisin) ile tedaviyi içerir. Bu tedaviler kalp hücrelerine zarar verebilir ve kalbi zayıflatabilir.
Sonuç olarak, kalbin hamilelik ve doğum sırasında daha fazla çalışması gerekir. Bazen antrasiklin kemoterapisi, üst karın veya göğse radyasyon tedavisi ile birlikte kullanılır. Bu kombinasyon kalp problemleri riskini artırır.
Hamileyseniz ve yakın zamanda kanser olduğunuzu öğrendiyseniz, sizi izleyen sağlık ekibinize şu soruları sorun:
Kanserli hamile kadınları tedavi etme konusunda ne kadar deneyiminiz var?
Doğum uzmanımla nasıl çalışacaksınız?
Kanser hakkında daha fazla bilgi edinmek için herhangi bir özel test yaptırmam gerekiyor mu? Her testi yaptırmanın bebeğim için bir riski olabilir mi?
Kanser tedavi seçeneklerim nelerdir?
Sizce hangi tedavi planı en iyisidir? Neden?
Tedaviye hemen başlamalı mıyım yoksa beklemeli miyim?
Tedavimdeki gecikme bu kanserden nasıl kurtulduğumu etkileyebilir mi?
Hamileliği sürdürmek güvenli midir?
Tedavimin benim ve bebek için kısa ve uzun vadeli riskleri nelerdir?
Kanser tedavim sırasında bebeğimin sağlığı nasıl izlenecek?
Kanser tedavim doğum yapma şeklimi etkiler mi?
Emzirebilecek miyim?
Tanımın duygusal yan etkileriyle başa çıkmama yardımcı olabilecek bir danışman, okuyla ilgili bir psikolog / psikiyatrist veya başka bir ekip üyesi var mı?
Kendimin ve ailemin kullanabileceğim başka destek hizmetleri ve diğer kaynaklar nelerdir?