Rahim ağzının kısa olması hamilelikteki en önemli problemlerden biri olan erken doğum için risk faktörü oluşturmaktadır. Rahim ağzı uzunluğunun kısa olması erken doğum riskinin önceden saptanmasına ve engelleme ve tedavi yöntemlerinin daha kolay, etkili bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.
Hamile kadınlarda rahim ağzının kısa olması her zaman servikal yetmezlik olarak değerlendirilmemelidir Ancak klinik risk faktörleri (önceden erken doğum öyküsü, rahim ağzı ameliyatları, konizasyon, LEEP, tekrarlayan kürtajlar) değerlendirilmeli ve servikal yetmezlik, yani rahim ağzının olması gerekenden daha önce açılması önceden saptanması gebelik gidişatı açısından azami önem arz etmektedir.
Rahim ağzı yetmezliği sonucunda gebelik kaybı, erken doğum ve diğer komplikasyonlar görülebilmektedir. Rahim ağzı normalden kısa olduğunda açılmaya yatkın olur ve hem anne adayı hem de bebek için daha risk oluşmaktadır. . Bu doğrultuda doğum 37. haftadan önce yani erken doğum şeklinde gelişebilmektedir. Erken doğum beraberinde ölü doğum, düşük doğum ağırlığı, solunum yetmezliği, beyin içi kanaması, görme ve bağırsak problemleri ve diğer uzun vadeli nörolojik problemleri beraberinde getirebilir.
Uzman hekimler genellikle rahim ağzının boyunu hamileliğin 16-24 haftaları arasında transvajinal ultrasonografi ile mesane boşaltıldıktan sonra ölçmelidir. Bu şekilde en doğru ölçüm elde edilmektedir. Transvajinal ultrason ile vajinadan yerleştirilen transducer ile rahim ağzı açık bir şekilde görüntülenebilmektedir. Yapılan araştırmalara göre rahim ağzının 30 mm’den kısa olması erken doğum için risk taşımaktadır, bu değerin tekil gebeliklede 10 ve ikiz gebeliklerde 15 mm olduğu durumlarda risk daha da artmaktadır.
Rahim ağzı kısa olduğu düşünülen anne adaylarına gebeliğin 16 - 24. haftalar arasında hastanın klinik durumuna göre haftada 2 veya haftada 1 transvajinal ultrason uygulaması gerçekleştirilir. Daha önce çok erken haftalarda gebelik kaybı ve erken doğum yapmış ya da rahim ağzı kısalığı tanısı konmuş olan kişilerde bu görüntüleme daha erken haftalarda gerçekleştirilmektedir.
Rahim ağzı kısalığı için genellikle iki farklı tedavi seçeneği bulunmaktadır. Bazı kadınlar için uzman hekimler serklaj önermektedir. Serklaj ile rahim ağzını güçlendiren dikişler atılır. Bu sayede hamilelik kaybı ya da erken doğum riskleri düşürülmektedir. Genellikle ikiz ya da daha fazla bebeğin beklendiği durumlarda rahim ağzı 15 mm üzerinde ise serklaj tedavisi önerilmektedir.
Serklaj hamileliğin 13-14 haftasında efektif yani kontrollü acil bir durum oluşmadan yapıldığında başarı şansı daha yüksektir. Rahim ağzı önemli derede açılıp zarların ve su kesesinin gözüktüğü ve sarktığı durumlarda yapılan acil serklaj işleminin başarı şansı azalmaktadır.
Serklaj uygulaması genellikle hamileliğin 24. haftasından sonra tercih edilmemektedir sebebi de bu haftadan sonra 3. Düzey yenidoğan bakım ünitesine sahip merkezlerde bebeğin dışarıda yaşama şansına ulaşmasıdır. Rahim ağzı kısalığı olup geçmişinde erken doğum öyküsü olmayan hastalarda başka bir tedavi seçeneği ise vajinal progesteron uygulamasıdır.
Yapılan araştırmalara göre vajinal progesteron 33 haftadan önce doğumun meydana gelme olasılığını %44 oranında düşürmektedir. Rahim ağzı kısalığı olan ve geçmişinde erken doğum rahim ağzı yetmezliği öyküsü olan hastalarda servikal serklaj operasyonu değerlendirilmelidir. Rahim ağzının normal olduğu ancak geçmişinde erken doğum öyküsü olan hastalarda haftalık progesteron enjeksiyon tedavileri veya vajinal progesteron tedavileri faydalı olabilmektedir.
Vajinal yoldan atılan servikal serklaj operasyonu başarılı olmayan geçmişinde rahim ağzı kanser veya kanser öncüsü lezyonlar nedeniyle konizasyon ve rahim ağzı alınan hastalarda dikişi karından yani laparoskopik transabdominal serklaj ( TAC ) şeklinde yapmak başarı şansını önemli derecede artırmaktadır.