6 Mart 2010 tarihinde yardımcı üreme teknikleri uygulamalarına yönelik bir yönetmelik yürürlüğe girdi. Bu yönetmelikle tüp bebek uygulamaları gören çiftlere transfer edilecek embriyo sayısına bir kısıtlama getirildi. Bu yönetmelik uyarınca eğer tüp bebek tedavisi gören bayan, 35 yaşın altında ise ilk ve ikinci tüp bebek uygulamalarında yalnızca tek embriyo transferi yapılabilecek, 3. ve sonraki denemelerde ise en fazla iki embriyo transferine izin verilecekti. Bayan yaşı 35 üzerinde ise deneme sayısı ne olursa olsun en fazla 2 embriyo transferi yapılabilecekti.
Aslında günümüzde çoğul gebeliklerin önlenebilmesi için bu türde yönetmelik ya da düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat bu durum çoğul gebelik riskini ortadan kaldırmakla birlikte, tedavi başarı şansını da doğal olarak önemli şekilde azaltmaktadır. Bu durumun yarattığı sonuç ise zor şartlar altında maddi yönden sıkıntıya giren çiftlerin artık daha az bir başarı şansıyla karşı karşıya kalmaları idi. Benzer uygulamalar Avrupa’da bazı ülkelerde de olmakla birlikte bu şekildeki bir yasal kısıtlamaya yalnızca Belçika’da rastlamaktayız. Diğer ülkelerde sivil üreme tıbbı dernekleri tüp bebek merkezlerine tavsiye kararı almakta ya da tek embriyo transferi yapılacak hasta seçiminde esneklik hakkı tanımaktadırlar. Belçika’da ise bizdekine benzer bir yasal kısıtlama vardır. Fakat buna mukabil Belçika’da devlet 6 denemeye kadar olan tüp bebek uygulamalarını tamamen kendisi karşılamaktadır. Bizde ise devletin katkısı imkanlarımız çerçevesince oldukça sınırlı kalmakta ve tedavinin başarı şansının azalması hastalarımızın sırtına binmektedir.
Aslında embriyo transfer sayısını 40 yaşına kadarki tüm hastalar için iki ile sınırlamak, 40 yaşından sonra da bu sınırlamayı 3 ile sınırlı tutmak, hem çoğul gebelik oranlarını ciddi şekilde azaltacak hem de hastalarımızın başarı şansının düşmesini önleyecektir. Zira zaten sonuçları iyi ve başarılı merkezler uzun süredir hastalarına transfer ettikleri embriyo sayısını iki ile sınırlamakta idiler.
Yapılan klinik çalışmalar bazı hasta gruplarında tek embriyo transferi yapmanın gebelik şansını, çift embriyo transferi yapmaya göre düşürmediğini göstermiştir.
Bayan yaşı 35 yaşın altında ise, aile ilk ya da ikinci tüp bebek denemesini yapıyor ise ve de elimizde en azından iki tane “top quality” olarak adlandırılan çok iyi kalitede embriyo var ise. İşte bu hastalarda tek embriyo transfer ettiğimizde oldukça iyi gebelik oranlarına zaten ulaşmaktayız. Yani burada önemli olan o çiftin elinde yeterli sayıda iyi kalitede embriyo olmasıdır. Bu hasta grubu tek embriyo transferi için ideal hasta grubudur. Peki bunların dışında biz hastalarımızın gebelik şansını eskisi gibi yüksek tutmak için ne yapabiliriz?
Tek ya da çift embriyo transferi ile sınırlandırılmışsak ise o zaman bir laboratuvarda oluşan embriyoların tutunma potansiyellerinin en yüksek düzeyde olmasını sağlamak için laboratuvar koşullarını en üst seviyeye ulaştırmak ve bu embriyolar arasından da tutunma şansı en yüksek olan bir ya da ikisini bulmak zorundayız.
Çünkü artık biliyoruz ki embriyo kültür sistemlerini düşük oksijen basıncında yapmak gelişim ve tutunma potansiyeli daha yüksek embriyolar oluşturuyor. İkinci olarak, laboratuvarda embriyoları sakladığımız inkübatör adı verilen cihazların sayısını arttırarak, çok sayıda inkübatörlü bir merkez kurduk. Bunun önemi nedir? Her hastanın embriyoları tek bir inkübatörde saklanarak, ideal şartlar oluşturulmuş olmaktadır. Çünkü bu cihazların kapakları mümkün olan en az sayıda açıldığında embriyoların gelişimi de o kadar yüksek olmaktadır. Bunu sağlamak için de tek bir cihaz içine mümkün olan en az sayıda hastanın embriyosu konulmalıdır.
Başka bir teknolojik gelişme yumurtayı döllemek için kullanılacak en iyi sperm hücresini seçmek için kullanılan IMSI yöntemi. Burada sperm hücrelerini 6000 kez büyüterek şekil olarak en düzgün ve normal yapıdaki sperm hücresini seçiyoruz. İşte bu şekilde seçilen sperm hücresi ile döllenen yumurtalar daha iyi gelişim potansiyeline ve tutunma şansına sahip embriyolar oluşturmaktadır.
Ayrıca hangi embriyonun tutunacağını daha iyi belirleyebilmek için laboratuvar çalışma düzenimizde değişiklikler yaptık. İlk olarak, embriyoların ilk bölünme zamanının tespiti için döllemeden sonra erken bir zamanda hangi embriyonun bölündüğünün takibini yapmaya başladık. Çünkü erken bölünen embriyoların daha iyi tutunma şansı vardır. Ayrıca embriyoları 5. güne dek kültüre ederek, hangi embriyoyu seçeceğimize daha iyi karar veriyoruz. Çünkü 5. güne dek ilerleyen embriyolar daha mukavetli olup tutunma şansları da daha yüksek embriyolardır. Böylelikle hangi embriyoyu vereceğimizi daha net bir şekilde belirleme şansına sahip oluyoruz.
Az sayıda embriyo transferi yaptığımızda elimizde geriye arta kalan çok sayıda dondurulabilecek iyi kalitede embriyo olmaktadır. O nedenle bir hastanın başarısını yükseltmek için, geriye kalan embriyolarını iyi bir yöntemle dondurup gerekirse ileride bunları çözerek kullanma şansını hastamıza verdiğimizde, bir yumurta toplama işlemi başına hastamızın ulaşacağı toplamdaki gebelik şansını en yüksek düzeyde tutabilmekteyiz. İşte bu noktada geride kalan embriyoların vitrifikasyon yöntemi ile dondurulup saklanması ve eğer taze transfer ile gebelik sağlanamamış ise bunların çözünüp kullanması hastalarımızın şansını arttırmaktadır.
Sonuçta günümüzde hastalarımıza daha az sayıda embriyo transfer ederek aynı gebelik oranlarını yakalama çabası içerisindeyiz. Tüm amacımız çoğul gebelikleri önlerken hastalarımızın gebelik şansını en üst düzeyde tutmaktır. Bu nokta da IVF (tüp bebek) laboratuvarının önemi çok büyüktür.