Tüp Bebek gebeliklerinde dikkat edilmesi gerekenler

Her gebelik çok özel ve kıymetlidir... Ancak tüp bebek tedavisi sonucu elde edilmiş gebelikler, uzun ve zorlu bir sürecin ardından kazanılmış olması nedeniyle bir parça daha özel bir duruma sahip olup,  hem heyecan hem kaygı verici olabilmektedir. Doğal yollarla oluşan gebeliklerle pek çok  benzerliği olsa da  farklı yönlerinin de  bulunmasından dolayı hem anne baba adayları hem sağlık profesyonelleri tüp bebek gebeliklerini biraz farklı  konumlandırma eğilimindedir.

 

Tüp bebek ile elde edilen gebeliklerde ilk 8-12 hafta

 

İyi bilindiği üzere tüp bebek tedavisi genellikle pek çok iğne ve ilacın kullanıldığı bir süreci içerir. Kadın vücudunda enjeksiyonlar ile çoklu yumurta gelişimi sağlanması, bu yumurtaların ufak bir cerrahi işlem ile toplanması, tüp bebek laboratuvarında sperm ile döllenerek  embryo oluşturulması ve içlerinden en iyilerinin seçilerek rahime transfer edilmesi aşamalarını içeren tüp  tedavisi sonucu oluşan ve “Suni” yoldan elde edilen gebelik, doğal olandan farklıdır. Tüp bebek tedavisinde gebeliğin desteklenmesi için anneye genellikle ve hastanın klinik durumuna göre hormonal destekleyici ilaçlar ( östrojen- progesteron, aspirin, kortizon içeren ilaçlar, bazen kan sulandırıcılar) kullanılır. Bu ilaçlar genellikle tablet, vajinal yolla kullanılan jel veya fitil, iğne formundadır. Anne adayı zaten tüp bebek tedavisi aşamasında kullandığı ilaçların yan etkilerinin hala kısmen etkisinde iken , erken gebelik belirtilerini bu  kullandığı takviye ilaçlar nedeniyle daha yoğun ve şiddetli yaşayabilir. Bunlar genellikle yorgunluk ve halsizlik, baş dönmesi, sersemlik, uyku hali, göğüslerde şişlik ve hassasiyet, karında şişlik- gerginlik ve alt karında ağrı, bulantı,  gaz ve kabızlık gibi sindirim ve boşaltım sistemine ait problemler olarak sayılabilir. Çoğul gebelik söz konusu ise belirtiler daha da şiddetli olabilir. Anne adayları  aslında tamamen beklenen durumlar  olan bu belirtileri bir terslik işareti gibi algılayıp endişeye kapılabilirler. İlk 3 ayda tüm  gebeliklerin ilk en az %50’sinde görülebilen, çoğu zaman da hiçbir soruna yol açmadan sona eren  vajinal lekelenme veya kanamalar tüp bebek gebeliklerinde de izlenebilir ve sadece anne ve baba adayını değil, takip eden doktorları ve ekibini  dahi oldukça   Bu dönemde çoğu tüp bebek gebesi , ilk pozitif gebelik sonucu aldıktan sonra gün aşırı devam eden kan testlerine ve birkaç hafta sonra ilk kontrollere çağrılır .Her kan testi ve kontrole gidiş, doğal yolla elde edilen gebelik yaşayan anne adaylarına oranla kaygı ve strese “ Acaba herşey gerçekten yolunda gidecek mi yoksa gebeliği kaybedecek miyim?” sorusuna yol açabilir. Normal yolla hamile kalan diğer anne adaylarına oranla kayıp korkusu bu bayanlarda, kendini sosyal çevreden, gündelik faaliyetlerinden kısıtlama, sakınma duygusuna yol açabilir . Eşler ve diğer   aile bireylerinden sık sık “Kendini çok yorma, oturma, kalkma, hep yat” benzeri - aslında iyi niyetli olan-  öneri ve uyarılar almak da bazen yorucu veya bunaltıcı olabilir.

 

Bu ilk 2-3 aylık dönemde mümkünse kişinin, kendisini  tüp bebek sürecinde birlikte olduğu tüp bebek doktorları, hemşireleri ve danışmanlarını görmeye ve endişe düzeyi arttığında iletişime geçmeye devam etmesi faydalı olacaktır. Kullanılan ilaçların tamamen bırakılması söz konusu olmayabilir ancak doktorun uygun gördüğü doza azaltılması, değiştirilmesi suretiyle yan etkiler azalabilir.. İkinci üç aylık dönemin ( 4-5-6. Aylar) başlaması ile ilk üç aydaki sıkıntıların oldukça azalacağı, kaygıların çok normal ve beklenen bir durum olduğu, gerekirse normalden daha sık yapılan kontroller sonucu herşeyin normal ve beklenen şekilde geliştiğini duymak anne adaylarını oldukça büyük ölçüde rahatlatacaktır.

 

Tüp bebek gebeliklerinde 14-26 hafta ( ikinci üç aylık dönem)

 

Bu dönem, tüp bebek gebeliklerinin doğal yolla elde edilen gebeliklerle en benzer şekilde yaşandığı ve belki de “ Balayı Dönemi” olarak adlandırılabilecek bir periyoddur. Genellikle düşük ve gebelik kaybı  açısından en riskli olan dönem geride bırakılmış ve çoğu zaman  düşük engelleyici ilaçlar kesilmiş veya çok azaltılmıştır. Anne adayında ikinci üç aylık döneme erişmiş olmakla kendine güven artmış olup , hareketler artmış ve rahatlamış, artık çevredeki kimselerle gebelik müjdesi paylaşılmaya başlanmıştır. Her kontrol artık endişe vermekten ziyade  keyif ve heyecana dönüşmektedir. Bu dönemde gebeliği takip eden doktor tarafından, tüp bebek yapılma sebebine bağlı olarak, doğal yolla elde edilen gebelikte yapılmayan bazı ekstra testler veya uygulamalar önerilebilir veya uygulanabilir. Sözgelimi tüp bebek yapılma nedeni “ileri yaş” veya “ azalmış yumurtalık rezervi” ise bebeğin kromozomlarını analiz etmeye yönelik girişimsel veya girişimsel olmayan testler önerilebilir. “Tekrarlayan gebelik kaybı” nedeniyle yapıldı ise daha çok ultrason ve muayeneye, bazı durumlarda “ serklaj” denen rahimağzına dikiş atmaya ihtiyaç duyulabilir. Çoğul gebeliklerde bu  dönemden başlayan erken doğum riski değerlendirmelerine ihtiyaç duyulabilir. Ancak çoğu zaman bu dönem, anne adayının kendisini normal yolla gebe kalan diğer anne adaylarından farklı olmadığını giderek daha çok benimsemesi ile karakterizedir.. Ve ortalama 17-22. haftalarda ilk kez hissedilen bebek hareketleri ile taçlanır.

 

Tüp bebek gebeliklerinde 27-40 hafta ( üçüncü üç aylık dönem)

 

Yavaş yavaş, heyecanla beklenen “ kıymetli bebeğe” kavuşmak için geri sayıma başlanan bu dönemde, bebekteki hızlı büyüme nedeniyle annedeki bazı fiziksel değişiklikler zorlayıcı olabilir. Bu fiziksel değişiklikler aslında doğal yollarla oluşan gebeliklerde bile anne adaylarında yakınma yaratır: İyice büyüyen karın nedeniyle uyuma pozisyonunda zorlanma, kimi zaman nefes açlığı ve çarpıntı hissi, bulantı ve reflü gibi bazı mide şikayetlerinin geri gelmesi, sırt ve bel ağrıları.. Elbette çoğul gebeliklerde bu yakınmaların  daha da şiddetli olması beklenen bir durumdur. Yine bu dönemde, gebeliğin takibinde  anne adayının yaşı, tüp bebek yapılma nedeni, önceki öyküsü, gebeliğe eşlik eden hipertansiyon veya diyabet gibi durumların varlığı gibi kriterlere göre izlem sıklığı ve  uygulanan  testler ( ultrason, NST, laboratuvar testleri) bireyselleştirilir ve oldukça farklılık gösterebilir. Sadece tüp bebek gebeliklerine özel bir uygulama olmamakla beraber, bebeğin rahim içinde gelişimi ve  erken doğum riskine karşı dikkatli takip özellikle önemlidir. Bazı tüp bebek gebeliklerinde daha sık görülen plasenta ( bebeğin eşi) yerleşim anormalliklerinin mutlaka tespit edilip anne adayı kanama riski açısından bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Bu dönemde eşlik eden hipertansiyon veya diyabet olmadığı müddetçe beslenme açısından tüp bebek gebelikleriyle doğal yollarla oluşan gebelikler arasında farklılık yoktur. Çoğul gebelik olmadıkça bu aya kadar anne adaylarının ortalama 6-9 kilo alarak gelmiş olması beklenir ve son 3 ayda yine ortalama 6-9 kilo daha alınması normaldir. Doğuma hazırlık açısından tüp bebek ile gebe kalan anne adaylarına da – çoğul gebelik, erken doğum tehdidi, rahim içi büyüme kısıtlılığı, plasenta yerleşim anormalliği yoksa- yürüyüş, yüzme, gebeliğe özel pilates ve yoga programları önerilebilir.

 

Doğum

 

Tüp bebek gebeliklerine “ kıymetli gebelik” ve bebeklerine “kıymetli bebek” yakıştırması, beraberinde süregelen bir “ tüp bebek gebeliklerinde uygun doğum yöntemi elektif sezaryen olmalıdır” anlayışını getirmiştir. Her ne kadar tüp bebek gebeliklerinde , erken doğum, düşük doğum ağırlığı, plasenta yerleşim anormallikleri, makat gelişi, çoğul gebelik ve getirdiği riskler  gibi bazı tıbbi durumlar doğal yolla elde edilen gebeliklere oranla hafifçe artmış olsa da , tüp bebek hamileliklerinin oldukça önemli bir kısmında da işler normal bir gebelikten tamamen farksız ve yolunda seyretmektedir. Dolayısıyla normal vajinal doğum denemek isteyen tüp bebek hamileleri , kendilerini uzun süredir takip etmekte olan doktoru tarafından özellikle yukarda sayılan durumların yokluğunda, sakınca görülmez ise vajinal doğumu deneyebilir ve  yapabilir. İster normal doğum, ister sezaryen yapılsın anne ve bebeğin sağlığı tartışmasız esastır ve tek amaç doğum yöntemini ve sürecini buna göre planlamak olmalıdır. Günümüzde her iki yolla da doğum yapan anneler genellikle sorunsuz bir lohusalık ve emzirme dönemi yaşamaktadır.

İlginizi Çekebilir
© 2021 Arda Lembet. All Right Reserved. Desing By: