Riskli Gebelik
Trombofili
Arama İsteği
Anasayfa Riskli Gebelik Trombofili

NEDİR?

 

Trombofili, özetle koagülasyon sistemindeki anomaliler sebebiyle tromboz oluşumuna eğilim olarak tanımlanabilir. Tıbbi özgeçmişinde “venöz” trombolizm (VTE) olan ve gebelik düşünen tüm genç bayanlar trombofili icin test edilmelidir.

 

Ayrıca, tıbbi özgeçmişinde fetal kayıplar, ağır preklampsi ve ağır intrauterin büyüme kısıtlamaları onlanlar da test edilmelidir. Ancak, tekrarlanan gebe kayıplari olan bayanların, <10 hafta durumlarda test edilip edilmemesi konusu halen belirsizdir. Güncel çalışmalara bakıldığında, genetik testin, 2 defa gebelik kaybı yaşamış ve başka bir sebebin bulunamadığı durumlarda uygulanması yönünde eğilim vardır.

 

TIBBİ ÇALIŞMALAR

 

Oldukça yakın zamanlı (Ekim, 2008) bir çalışmanın sonuçlarına göre, preklampsi özgeçmişi olan beyaz bayanlarda, trombofili testlerinin yapılmasının, gebelik öncesi danışma ve sonrasında gebelik yöntemi için yardımcı olacağı yönündedir.

 

Trombofililerde, sıklıkla Faktör 5 (Leiden) ve protrombin (G20210A) mutasyonu görülmektedir. Testlerin bu indikatörleri içermesi önemlidir. Trombojen gen mutasyonlarının tekrarlanan gebe kayıpları üzerindeki etkisi üzerinde yakın zamanda yapılan kapsamlı bir çalışmada:

 

  • Faktör V G1691A
  • Faktör V H1299R (R2)
  • Faktör II protrombin G20210A
  • Faktör XIII V34L
  • PAI-1 4G/5G
  • HPA1 a/b(L33P)
  • MTHFR C677T
  • MTHFR A1298C

 

içeren bir trombojen gen mutasyon paneli kullanmanın tekrarlanan gebelik kaybının teşhisinde yardımcı olduğu belirtilmiştir. Gene de, gen mutasyonlarının, tekrarlanan gebe kayıpları üzerinde etkisi üzerine yapılan değişik çalışmalar arasında tutarsızlıklar ve hangi panellerin “klinik değeri” olduğu konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır, Güncelde bu panele angiotensin converting enzim I/D polimorfizimin de eklenmesi tavsiye edilmiştir. Bu konularda, kapsamlı datanın oldukça yetersiz olduğu birçok çalışmada belirtilmiştir.

 

Ayrıca test, antitrombin, fonksiyonel olarak aktif proteinler olan C ve S’nin değerlendirimesini de içermelidir. Ancak, gebelik esnasında, protein S seviyeleri farklı değerlendirilmelidir. Lockwood‘ un tavsiyesi: protein S seviyesini, gebe olmayan hastalarda <%60’da, gebe hastalarda <%35’de kesmektir. Eğer protein S seviyesi düşük ise, hem “free” hem total protein S seviyeleri tekrar test edilerek, eksikliğin tipi belirlenmelidir. Her türlü trombofili testi, hasta, tromboz anından uzakken, heparin veya antikoagulanlar kullanmazken yapılmalıdır. Güncelde, protein Z eksikliğinin de gebelik komplikasyonlarına yola açtığı (preterm doğum gibi) görülmüştür.

 

GEBELİK

 

Protein S eksikliği olan hastalarda, tibbi özgeçmişine göre, gebelik esnasında profilaktik antikoagulan veya postpartum 4-6 hafta warfarin kullanımı düşünülebilir. Eğer hasta da trombolizm  durumu mevcut ise, profilaksi için heparin veya warfarin (özellikle postpartum) tavsiye edilebilir. Eger hasta da tibbi bir gereklilik yok ise, gebelikte antikoagulan pek tavsiye edilmez; öte yandan, hasta seksiyo olmus ise veya benzer tibbi özgeçmiş birincil bir yakini var ise, postpartum profilaksi tavsiye edilebilir.

 

Tekrarlanan gebelik kaybı, genellikle ilk trimesterda yaşanan, art arda 2 veya daha fazla kayıp olarak tanımlanabilir. Bu durum, doğurgan yaştaki bayanların yaklaşık %1’ni etkilemektedir. ACOG’un tavsiyelerine göre, art arada 2 gebelik kaybı yaşayan bayanlara değerlendirme tavsiye edilmelidir.

 

Tekrarlanan gebelik kaybının, genetik, anatomik veya medikal birçok sebebi olabilir. Ebeveyn genetik anomaliler, “balanced translokasyonlar” gibi, tekrarlanan gebelik kaybına yol acar. Ayrıca tekrarlanan aneuploidy, normal ebeveyn kromozomları olsa da bir faktör olabilir.

 

Polikistik over sendromu ve gebelik kaybı arasında da ilinti bulunmaktadır: Gebelik kaybı yasayan bayanlarda görülen daha yüksek sirkülasyonlu androjenlerden dolayı olduğu ileri sürülmektedir.

 

Tip 1 diyabetin, gebelik kaybı riskini arttırdığı bilinmektedir.

 

Uterin anomalilerin, en fazla da septate uterus, tipik olarak ikinci trimesterde gebelik kayıplarına yol açabilmektedir. Listeria monocytogenes, Toxoplasma gondii ve bazı virüslerin yol açtığı enfeksiyonların, ara sıra yaşanan gebelik kayıplarıyla ilintileri kurulmuştur. Bunlara ek olarak, otoimmune rahatsızlıklar ve antifosfolipid antikorlar, tekrarlayan gebelik kayıplarına yol açabilir.

 

Tekrarlanan gebelik kaybı yaşayan çiftlerin %50-75’inde herhangi bir sebep bulunmamaktadır. Tavsiye edilen değerlendirmeler, ebeveyn karyotipleri, uterin boşluğunun görüntülenmesi, antifosfolipid (APA) ve lupus antikoagulan (LA) testleri, tıp özgeçmişine detaylı bakış (belki diyabet için hemoglobin A1c testi benzeri ek testler) içerir.

 

TEDAVİ VE İLAÇ

 

2008’de Hindistan’da yapılan kapsamlı bir çalışma, önem sırasıyla: anticardiolipin, daha sonra antiannexin V, daha sonra anti-beta2GP1 antikorlar ve en son LA ile açıklanamayan gebelik kaybı arasında ilinti bulmuştur. Bu noktada ilginç araştırma sonuçlarından biri de, açıklanamayan tekrarlanan gebelik kayıplarından sonra tedavi görmeden yaşanan normal gebelik oranının %70 olmasıdır.

 

2005 yılında yapılan Cochrane grup meta-analizinde, anticardiolipin antikorlar içermeyen tekrarlanan gebelik kayıplarının önlenmesinde antikoagulanasyon araştırılmış ve ortaya çıkan sonuçlar, aspirin veya heparin profilaksisini tavsiye etmek için yetersiz bulunmuştur. Güncel eğilim, gebelik komplikasyonlarında, trombofili olsun veya olmasın, sadece “venous” trombolizmin önlenmesinde, profilaktik heparinin limitli kullanımı yönündedir. Küçük ölçekli bazı çalışmalarda, gebelik komplikasyonların önlenmesinde heparin uygulması önerilse de, plasebo kontrollü kapsamlı bir çalışma yapılması ihtiyacı ortadır.

 

Tüm bu bilgiler ışığında, tedavi veya ilaç kullanımı tercihlerinde belirsizlik sürmektedir.

Arama İsteği
© 2021 Arda Lembet. All Right Reserved. Desing By: